• Evet bir kaç nedenlere cevap vermek istiyorum. Neden hayatımı anlatıyorum? Neden ailemle ilgili yazıyorum? Neden yazıyorum?

    Hayatımı yazıyorum çünkü çok uğraştım istediğim hayat için. Bunların size ilham olmasını istiyorum. Elbette hepimizin bir öyküsü var yaşadıklarımız var yaşayamadıklarımız var. Yaşamak istediklerimiz için ne kadar uğraşıyoruz? Kendimizi ne zaman keşfettik? Öncelikle kendimizi tanımalıyız ne yapmak isteyip istemediğimizi bilmeliyiz. Hayatın bize ne şekilde geleceğini bilemeyiz. İyi ya da kötü yaşıyoruz bu hayatı… Hiç kimseden bir şey beklemeyince her şeye anlam yüklemeyince daha rahat oluyorsunuz. İyi ya da kötü yaşayacağız. İnsanlarla bugün aram iyi yarın kötü olabilir. Herkes her şey yapar. Diye düşünürsek çok beklentimiz olmaz ve yaşadığımız da çok üzülmeyiz.

    Neden ailemle ilgili yazıyorum? Bir çoğumuzun ailesi aynı… Bir çocuğu gerçekten sevgiyle büyütün. Anne babanın birbirine olan sevgisini görsün kendisinin sevildiğini hissetsin. Önce kendinizi sevin kendinizi sevmezseniz sizden olan çocuğu da sevmezsiniz. Çocuğunuzu da şefkatle büyütün kaç yaşına gelirsek gelelim ailein yetiştirilme tarzı hep kalıyor. Belki travmalar belki kötü bir hayat hep yaşıyoruz bunları. Bu yüzden evlenmek için evlenmeyin. Evlenmek zorunda olduğunuz için evlenmeyin. Çocuğunuz olmak zorunda olduğu için evlenmeyin. Ben bu adamla ya da kadınla anlaşırım düşüncesiyle evlenin. Sevgi biter ama saygı hep kalsın. Bu arada herkes herkesle sonuna kadar anlaşmak zorunda değil. Ama çocuğunuzu bir aile olarak büyütün. Yoksa yapmayın çocuk çok net söylüyorum yapmayın. Ona güzel bir hayat vermeyecekseniz manevi olarak onun tüm yaşamını etkileyeceksiniz. Aile olmak çok zor ben hiç sevgi görmedim sevgiyi başkalarında aradım ve çok yıprattı beni. Sonrasında kendimi sevince her şey düzeldi benim için….

    Neden yazıyorum? Yazmak, kâğıt ve kalem benim hep en yakın arkadaşım oldular. Çocukken de günlük yazardım işte uyandım elimi yüzümü yıkadım saçımı taradım önlüğümü giydim okula gittim okuldan geldim falanla başladı. Sonra sıkıntılarımı yazmaya başladım en büyük sırdaşım kâğıt kalem oldu. Hala öyledir sürekli bir yerlerde defterim vardır, evde,işte, çantamda sürekli yazarım aklıma bir şey gelir ya da bir şeyler dinlerim hoşuma gidenleri yazarım. Bir de şöyle bir şey yaparım moralim bozuk olduğunda yazıp denize atarım. Su sanki tüm sıkıntılarımı alacakmış gibi hissederim bana çok iyi gelir.

  • İstanbul’a geldiğim zaman her şey çok güzeldi. Hayallerim gerçekleşmişti. Kendi kazancım olacaktı. Özgürdüm ve ailemden uzaktım. Sosyal hayatım olacaktı. İstediğim gibi gezecektim eğlenecektim. Ev hapsi hayatım sona ermişti. Bunun için emek verdim dualar ettim ve başarmıştım. Geldiğim zamanlar covid zamanlarıydı çok kötü geçiyordu ama hep çalışmak istediğim için işe koşa koşa gidiyordum. İş öğrenmek için kendi görevim olmayanı bile öğrenmek için uğraşıyordum. İnsanlarla aram çok iyiydi. Sevgi pıtırcığıydım. Herkesi seviyordum. Herkese iyi niyetliydim. Kimsenin beni üzemeyeceğini düşündüm. Büyük sıkıntıları geride bırakıp gelmiştim kim beni üzebilirdi ki? Kimseyle aramda mesafe yok. Sınırlarım yok ama öyle mutluydum. Çünkü farkında değildim canım henüz yanmamıştı.

    Ortaokuldan sonra babam liseye göndermeyince ben de akrabalarıma gitmiştim anne tarafıma yaklaşık bir sene kaldım orda. Kaldığım dönemde tesettüre girdim. Döndükten sonra tesettürde istemedim. Okula da gitmek istedim. Tabi hiçbir şekilde istediğim olmamıştı. Çok kötü dönemlerdi benim için. Annem ve babam kavga ediyordu. Ben sürekli annemi koruma gereğinde bulunuyordum. Babam annemi eziyor annem de kendini koruyamıyordu. Babam babaannemi bahane ederek psikolojik şiddet uyguluyordu. Annem ve bana düşmandı. Annem babaannemi istemediği için bende annemi koruduğum için. Çok kötü bir olay değil mi? Bir insanın babasına karşı annesini koruması. İkisinin arasında kalmak. Beni bu duruma ikisi sokmuştu. Evde sürekli kavga olurdu. Ben sadece ders çalışırdım. Okula gitmek isterdim. Ders çalışırken izin bile vermezdi babam. Okuyup adam mı olacaksınız derdi. Hatta ben günlük yazardım çok severdim yazmayı. Dostum yoktu sadece kâğıt ve kalem dostumdu. Bir gün sabah erkenden kalkmış yazıyordum. Babam uyanıp gelip alıp okumak istemişti. Vermek istemedim ısrarla almaya çalışmıştı. Vermek istemedim çünkü babaannemi istemediğimle ilgili yazmıştım. En sonunda bağırdı çağırdı gitti. Vermemiştim. Ama o günden sonra yaklaşık on yıl boyunca ben hiçbir şey yazmamıştım. Çocukluğumdan beri yazmayı seven ben için yazı yazmak yük gelirdi. Nefret ederdim belki de hep en büyük eksik yanım buydu. Babamla tartışmalarım çok büyürdü ama elimden bir şey gelmezdi. Onu utandıracak hiçbir şey yapmamıza rağmen biz kötü bir evlattık. Tüm ilçe babamı tanıdığı için ben dışarda başımı kaldırmazdım babama laf gelmesin diye. İnsanlar için evlilik kocaya kaçmak bir kaçıştı ama ben asla o şekilde bakmadım. Hep annem evlendi ne yaptı ki ben ne yapayım derdim. Ben çalışmak istiyorum derdim. Yan komşum vardı ve çocuğu olmuyordu genç bir kadındı çok severdim severdik onu. Gittiğimiz yere onu da götürürdük. Dostum gibiydi. Bir tek o vardı başka da kimsem yoktu. Çok yalnızdım. Arkamda kimsem yoktu. Destekleyecek yanımda olacak hiçkimsem yoktu. Ben yine de pes etmemiştim. Kurslara gittim web tasarımı, diksiyon gibi. Bizi dışarı göndermeyen babamız buralara nasıl mı gönderdi? Babam başkalarını dinlemeyi çok severdim. Kimseye bir şey diyemezdi. Kurs zamanlarında kendi tarafından yeğenleri falan gelmişti o gitmek istemişti de onunla göndermişti işte. Kendimi geliştirmeye, bir şeyler öğrenmeye çok hevesliydim. Keşke çok fazla imkanlarım olsaydı da daha çok bilseydim isterdim. İmkanları kendim oluşturdum. Gece ders çalışırken ışık yanıyor diye kıyameti koparan babama rağmen. Annemle babam birbirini sevmiyordu. Babam kendini de sevmiyordu bence. Yine de onları kaybetmek istemiyordum. Hep en büyük korkum bu olmuştu. Onları kaybetme korkusu… ortaokul dönemlerimde din kültürü hocam Allah’a ailenize uzun ömürler versin diye dua edin demişti. Ben hiç unutmamıştım bunu hep ağlayıp dua ederdim. Anneme babama kardeşlerime bir şey olmasın diye. Kaybetme korkum burdan geliyor.

    Tesettürlü olmayı hiç istemezdim ama ailem asla izin vermiyordu. Babam çevreci bir insandı. Bana ne derler diye kendini düşünen biriydi. Annem de artık sadece kendini dine vermiş gereğinden fazla artık tüm hocaları dinleyerek onlara göre yaşamaya çalışan bir insandı. İkisi de birbirinden bağnazdı. Bu benim için o kadar zordu ki. Bir kez din arayışında bulunmuştum. Çok bunaltmışlardı. Namaz kılıp Kur’an okumama rağmen. Başka dinleri aramıştım. Annemin o baskıcılığı yüzünden nerdeyse Müslümanlıktan nefret edecektim. Neyse ki tüm dinleri araştırmıştım ama sadece araştırmıştım.

    Hayat o kadar zordu ki benim için. Ölsem ölemiyorum. İntihar etmek benim için zayıflıktı. Denemedim bile. Görücüler çok gelirdi evlensem evlenemiyorum. Evlilik benim için bir kurtuluş değildi. Kaçsam kaçamıyorum. Kardeşlerimi bırakamazdım. Aslında çıkmaz sokaktaydım ama yine de ışığı bulacağıma hep inandım. Tesettürü hiç sevememiştim ama olmuyordu açılmama izin vermiyorlardı ve bende inat etmiştim. Siz bilirsiniz izin vermeyin gerek okula gideyim gerek çalışayım gerek evleneyim açılacağım demiştim. Atanana kadar mecburen kapalı kalmıştım. Kapalılığım da sadece sınavdan sınava giderkendi işte.

    Okul okumak okula gitmek benim için o kadar büyük bir hayaldi ki bazen rüyalarımda görürdüm. Hatta bir gün bir gafletle anneme babama anlattım rüyamda üniversiteye gidiyorum diye babam benimle kavga etmişti. O evde rüya görmek hayal kurmak bile zordu. Her şeyi içimde yaşamaya çalıştım. Hep bekledim sabrettim sabrettim. Belkide sabırlı biri olmam bundan dolayı….

    Bir de hastalığım vardı. Fmf hastalığım vardı ama bana geç teşhis koymuşlardı. Akrabalarımın yanında kaldığım zamanlarda genelde eklem ağrılarım olurdu. Ailemin yanına döndükten sonra babam babaannem ben ve kız kardeşim İzmire kuzenimin düğününe gitmiştik. Babam ve halam küstü halamlar amcamın kızını istediği için babamda üstüne vazife olmayan şeylere karıştığı için halam ve halamın kocasıyla arası iyi değildi. O gelmemişti halamlara bir tek biz kalmıştık onlarda. İki-üç hafta kalıp memlekete geri dönmüştük. Döner dönmez bende ataklar başlamıştı. Panik atak sinir krizi gibi bir ataktı. Ağlıyordum ama hıçkıra hıçkıra bir kaç saat boyunca. Yıllarca ben bu atakları yaşamıştım. Bunun için doktora gitmiştik ama çözümü bulamamıştık. İstanbul’a gelene kadar. İstanbul’a gelince bir süre atak geçirmemiştim.

    İstanbul ile devam edeceğim. Ara ara eskilerden yazacağım.

  • Liseyi üniversiteyi açıköğretim de okuyarak üstelik sosyal hayatı yaşamamış biri olarak İstanbul gibi bir yere atandım. 22 yaşındaydım atandığımda, 22 yaşıma kadar kafe görmedim yalnız gezmedim bir erkek arkadaşım olmadı onu geçtim konuşmadım bile üstelik telefonum bile yoktu. Vardı ama sadece müzik dinlemek içindi müzik dinlemeyi çok severdim. Hattımın olması benim başımı ağrıtacaktı. Sosyal medyalarımın olması benim canımı sıkacaktı. Ben sadece oturup ders çalıştım çabaladım. Kendi hayatımı annemin hayatını ve kardeşlerimin hayatını kurtarmak istedim. Bu yüzden gelip geçici heveslerle uğraşmaktansa hep hayal ettim hayallerimi yaşamak istedim. Tabi İstanbulda beni neler bekledi. Küçük bir dereden okyanusa düşmüşüm gibiydi….

  • Pes etme noktasındaydım ama umutlarımı hiç yitirmedim. Tekrar üniversite sınavına girip açıköğretim üniversite okudum. Tıbbi sekreterlik bölümünü okudum. Sınavlarım yüksek notlarla geçiyordum. İkinci sınıfta KPSS ye çalıştım. Bölümü bitirip KPSS ye girdim. 79 küsür almıştım. Hayal kırıklığıydı çünkü bizim bölüm en düşük 81 le alıyordu. Yine de öğretmen görmeden kendi çabalarımla 79 almıştım. O puanla defalarca olmayacağını bile bile tercih vermiştim ve her defasında ‘henüz yerleşemediniz’ yazısını görüyordum. O dönemde önlisans PÖH alımı yaptılar ve ben başvurdum. 2 ay boyunca parkura gittim geldim. Yıllarca evde oturup özel harekat sınavını geçeceğimi düşünmem de ayrı bir olaydı. Yine de hep çabalamak istedim hiç pişman olmamak için. 2 ay spor salonuna gittim küçük bir ilçe de yaşıyordum oradaki spor salonu düşündüğünüz gibi değildi ama hocamız tıpkı polis parkuru gibi bir parkur yapmıştı. Salona iki ay gitmeme yardımcı olan komşumuzun kızıyla beraber gidip geliyorduk. Sınav günü gelmişti ve benim ayak bileklerim ödem toplamıştı. Ağrı kesici iğne vurularak sınava gitmiştim. Kasım ayıydı ve Erzurum gibi bir yerde soğukta saatlerce bekletmişlerdi. Sağlık kısmını geçmiştim parkura kısmına gelmiştim sonra da mülakattı zaten ben parkuru 9 saniyeyle kaybetmiştim. Öylesine zor bir parkuru 48 saniyede yapmamızı istemişlerdi. Ben mutlu çıkmıştım onun heyecanını yaşamak bile beni çok mutlu etmişti. Bunu da kaybetmiştim. Kitap okuyordum yazmaya çalışıyordum. Kendimi bu şekilde rahatlatmaya çalışıyordum. Çünkü çok yorulmuştum. Defalarca denemiştim gardiyanlığa başvurmuştum. Tekrar tekrar ümitlenmekten yorulmuştum yine de KPSS ye yavaş yavaş hazırlanmaya başlamıştım. Şubat ayında yine alım olmuştu ve yine yerleşememiştim. Bir anda covidin çıkmasıyla tekrar bir alım yaptılar bu sefer çok fazla bir alımdı. Tercih vermiştim. Tercih günü benim kurtuluşumun sonucuydu ben atanmıştım. İnanılır gibi değildi. Ben memur olmuştum. Benim o evden dışarı çıkmam bile imkansızken ben İstanbul’a gelecektim. Hayallerime ilk adımın sonucuydu. Emeklerimin karşılığı. Dualarımın karşılığıydı. Annemin ve kardeşlerimin kurtuluşuydum. Ben ve ailem çok mutluydu. Babam hariç….

  • Eğitim meraklısı bir ergendim. Lise dönemlerimdi fakat liseye gitmemiştim. Gidememiştim. En büyük hayalim okula gitmekti. Çantası sırtında gördüğüm çocuklara çok özenirdim aslında o yaşlarımda dünyanın adaletsiz olduğunu anlamıştım. Gitmek istemeyen veya ailesi tarafından zorla gönderilen o kadar çocuk vardı ki fakat ben gitmek istiyordum. Liseyi açıköğretimde okudum. Başka çarem yoktu ya açıktan okuyacaktım ya da okumayacaktım. Her kayıt günü babama yalvararak kaydımın yenilenmesini isterdim. Ve sınavlarıma çok çalışırdım. Bu şekilde üç buçuk senede liseyi bitirdim. Lise son sınıfta sadece bir tane soru bankasıyla çünkü babam eğitim karşıtı bir insan olduğu için kitapta almıyordu. O soru bankasını da bize misafir gelen halamın verdiği harçlıkla almıştım. Bilinçsiz çalıştım en son dersi ortaokulda bırakmıştım. Üniversiteye hazırlık nasıl yapılır bilmiyordum. Konu anlatım ve sadece bir soru bankası ile çalıştım. Sınav sabahını hiç unutmuyorum. Heyecanlı bir şekilde sınava gidecekken babamın bana ‘inşallah kazanamazsın’ hiçbir şey yokken söylediği bu cümleyi sınav boyunca hiç unutmadım. Sınavımı yapıp çıktım. Sınav sonuçları açıklanmıştı ve ben tercih vermiştim. Sonucum gayet iyi gelmişti ki okula gidenlerle neredeyse aynı bölümlerden birine yerleşmiştim. Laborant ve veterinerlik kazanmıştım ve babam ona da göndermek istemedi. Bir sürü bahaneler uydurdu. Ben yine okula gidememiştim. O kadar büyük hayal kırıklığına uğramıştım ki. O kadar çok üzülmüştüm ki. Neden benim için bu kadar zordu? Çok bir şey istemiyordum. Sadece ayaklarımın üzerinde durmak için okumak istemiştim.

    Devamı sonrasında….

    #hayal #okumak #umut #sabır #çaba #azim

  • Bugün kendin için ne yaptın?

    Ben bugün tüm gün boyama yaptım. Boyama yaparken her şeyi unuttuğumu bitirdiğimde fark ettim. Günün antidepresanıydı.

    Tüm günümü alan boyamam. Buna ihtiyacım vardı ve bana çok iyi geldi. Bu aralar çok mutsuzum bazı şeyler üst üste geldi böyle olunca da hemen izin alıp kafa dinlemek istedim. Çünkü canımızı sıkan şeyleri içimizde bitirmezsek büyür büyür büyür…

  • Ben kimim? Bu soruya hepimiz cevap verelim. Sizler de yorumlar da kendinizi tanıdığınız kadar yazın.

    İsmim Esra. 28 yaşındayım. Gibi gibi…

    Ama ben daha çok kendimi tanıdığım kadarıyla anlatacağım. Ben kendimi bu yıl keşfettim. Ne istediğimi ne istemediğimi öğrendim. Eskiden dürtülerimle hareket ederdim istediklerim anlıktı. Ne istediğimle de ilgilenmezdim. İstediğini yaptığın kadar istemediğini yapmadığınla da hiç ilgilendin mi?

    Ben aslında herkesi sevmiyormuşum insanları sevdiğimi sanırdım ama hayır. Herkes beni sevsin diye uğraşırdım ama bunu istemiyormuşum. Kimseyi kaybetmemek için kendimden ödün verirdim ama kaybetmem gereken kişiyi önemsememem gerektiğini anladım. Ben aslında çok konuşmayı seven biri değilmişim ama insanları güldürmeye çalışırdım bunun için kendimi bile ezerdim. Birilerine bir şeyler anlatırdım o hep beni dinlesin diye. İlişkilerim de bir an da yazmak isterdim ya da görüşmek ya da o görüşmek istediğin de hemen kabul ederdim o gitmesin diye. Kendimi tanıyana kadar kendime önem verene kadar ben hep başkaları için uğraşmışım. Hep birileriyle dışarı çıkardım eğlenmenin sadece arkadaşlarla veya birileriyle olduğunu düşünürdüm ben yalnız gezmeyi veya aktiviteler yapmayı daha çok seviyorum tabiki de yalnızlığı önermiyorum ama bazen yalnızlık çok daha iyi…

    Para çok harcardım ama daha uygun yerlerde yapılacak çok daha güzel olan şeyler varmış ve daha çok mutlu oldum.

    Sosyal medyalarda çok paylaşım yapardım açık açık giyinmiş bir çok fotoğrafım vardı kim baktı kim beğendi diye de kontrol ederdim öyle fotoğraflar attığım için alevler yürümeler falan olurdu hep bu sonradan midemi bulandırdı ve ben açık giyinmeyi yerine göre yapmayı ve bunu çok paylaşmamayı tercih ettim.

    Aman kimse kırılmasın aman kimseyle kötü olmayayım derdim ve en sonunda kendimi yıpranmış bir halde bulurdum. Söylenmesi gerekeni söyleyin. Sizi kırmalarına üzmelerine izin vermeyin. İzin verdikçe yıkılırsınız yıkıldıkça zor toparlanırsınız. Kırıldığınız insana kırıldığınızı söyleyin. Size yanlış yapıldığı hareketi hemen söyleyin. Ben hep susardım içime atardım ve biriktirdim ama sonra işte sonrası bana dönüşü ağır olurdu.

    Duygularınızı saklamayın. Gerçekten seviyorsanız söyleyin reddedilmekten korkmayın. Duygularını söylemek bir acizlik değil. Reddedilmek utanç verici bir şey değil. Tabi en öncesinde duygularınızı kendinizden saklamayın.

    Hayal kurmaktan kaçmayın. Aman olmayacak zaten. Olması imkansız bir hayal vs vs. Bu şekilde hayallerinizi kısıtlamayın. Hayal kurmak çok güzel bir şey. Yaşayacağınıza inanarak kurun. Ya da çok uç bir hayal olsun yine de kurun o anın tadını çıkarın ve şunu unutmayın Allah yaşatmayacağı hayalleri kurdurtmazmış.

    Kitap okuyun. Az ya da çok. Dünya klasikleri, kişisel gelişim. İstediğiniz her türden kitaplar okuyun. Sizin insanlarla olan iletişiminize iyi gelecek dünyaya bakış açınızı değiştirecektir.

    Not alın! Her zamanda olmasa duyduğunuz gördüğünüz hoşunuza giden herhangi bir şeyi ya da bir şeyleri yazın, yazmaktan keyif alın. Yıllar sonra gördüğünüzden sizden bir şeyler bırakmış olun size.

    Kendimi tanıtmakla başladım önerilerle bitirdim. Hayat sizin hayatınız siz ne isterseniz onu yapın. Ama size zarar vermeden. Dozunda…

  • Hayat hiçbirimiz için kolay değil herkesin hayatla bir problemi var. Hayatın da bizle bir problemi var. Üstelik adil değil. Peki biz çok mu abartıyoruz? Yoksa gerçekten bazı şeyler çok mu zor?Hepsine değineceğiz. Ben bizi düşüncelerin yönettiğini düşünüyorum. Hiç dikkat ettiniz mi? Hep kötü düşündüğünüz zaman gerçekten kötü şeyler oluyor. Düşünmeden de oluyor demeyin bir şekilde çekiyorsunuzdur. Çünkü bizler hep en kötüsüne kadar düşünürüz. Neden bu kadar abartıyorsunuz hayatı? Gelip geçici bir yaşamımız var. Her şeyin gelip geçici olduğunu her anımızda bilmeliyiz. Mutlulukta da üzüntüde de…. Ömrümüzün gelip geçici olduğu gibi duygularımız da gelip geçici. Sadece çok fazla düşünüyoruz anlam yüklüyoruz ve beklentiye giriyoruz. Sonrasında hayal kırıklığı.. hayatımızın giriş, gelişme ve sonucu. Elbette hepsini yaşayacağız ama takılı kalmayalım. Orda kalmayalım. Hayattan her şey geleceğine hazır olalım. Geliyor da…. Hastalık, aşk acısı, maddi sıkıntı, ailevi sorunlar veya kendimizle sorunlar bunlar hepimizin yaşadığı klasik olaylar. Ama şunu bilin ki sağlık en büyük lükstür. Eğer sağlığınız yerindeyse gerisini atlatırsınız sağlık sorunu da yaşıyorsanız onu da atlatırsınız. Benim bu kafaya ulaşmam kolay olmadı. Sizinle çok şey paylaşacağım anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki?